Isparta’da Üniversite eğitimi gören 316 gence sorduk; gençler kendilerinin ‘Hükümete göre; potansiyel suçlu, özgür iradesini kullanamayan bir birey, Rektöre göre; Ticari emtia, Halka Göre; çapulcu, fuhuş bireyleri, alkolik, dengesiz, şekilsiz, Esnafa göre; yolunacak kaz, Partilere göre; yedek, Ailelere Göre; para harcayan, işe yaramayan, lafa bakmaz ama yine kıyamadıkları’ şeklinde görülmesinden oldukça rahatsız.SİYASETTE GENÇLİK VE GENÇLİĞİN GELECEĞİ, GENÇLİĞİN SORUNLARI
Gençlik ve Siyasete Katılım Sorunu Üzerine Araştırmalar yapıyorum. Yazımıza girmeden önce, Isparta’da hiçbir parti’nin gençlere Belediye Başkanı, Meclis Üyesi olarak yeterince ve hatta hiç yer vermediklerini görmek bizleri ve gençleri çok üzdü. Kendilerinin oy deposu olarak değil katılımcı olarak görülmelerini istediklerini dile getirdiler.
Özellikle üniversite gençliği üzerinde yapmış olduğum çalışmaları çok yakında sizlerin de bilgilerinize sunacağımı söylemiştim. Çalışmamızın biten kısmını paylaşmak istedim.
Gençliğin politik yaşama katılması ya da politika yapması sorunu, bizimki gibi genç ve dinamik nüfusun ağırlıkta olduğu bir ülke için sürekli tartışmayı gerektiren bir konu olduğuna inanıyorum. Siyasal hareketler ve partiler gidişatı değiştirme, gençleştirme ülkeye yön verme , çürümüş fikirleri değiştirme, iddiasında bulunarak bu sorunu bir biçimde gündemlerinde tutmuşlardır.
Bütün siyasi hareket ve oluşumlar bunun farkındaydı. Çünkü “Gençliği kazananın geleceği de kazanacağı” fikri, dünyada tüm doktrinler ve siyasal akımlar için de kabul gören bir gerçekliktir.
Gençliğin sosyal, ekonomik ve kültürel durumuna ilişkin yapılan araştırmalarda son yıllarda bir artış yaşandığını söylemek mümkün. Gençlik ve politika ilişkisinde ise, daha çok seçimden-seçime gündeme gelen anket çalışmaları göze çarpıyor. Ancak; “tıkanan siyaseti gençlik anahtarıyla açma” biçiminde düşüncelerinde olmadığı söylenemez tabi ki. Fakat “tıkanan hangi sınıf ya da sistemin siyasetidir?” sorusuna cevap vermeye çalışacağız.
GENÇLİĞİN SİYASETE KATILIM DURUMU:
Yaptığımız araştırmaya göre gençlerin yüzde 91’i siyasi partilere üye olmadıklarını ve faaliyetlerine katılmadıkları ifade etti. Aktif ya da pasif bir durumda üye olanların oranı yüzde 5 Gençlerin yüzde 9’u da, siyasi partilerle şu ya da bu şekilde diyalog halinde veya içerisinde görünmektedir.
Sözü edilen anketin gösterdiği düzen partilerinin gençliği üye olarak kazanamadığının bir kanıtıdır. Tüm toplumu baskı altında tutan devlet yönetimi, 12 Eylül ve 12 Mart dönemlerinde en açık biçimiyle görüldüğü üzere, muhalif toplumsal hareketleri zor ve baskı yoluyla ezmekten de çekinmemiştir. Yıllarca devam eden bu saldırılar gençliği de hedef tahtasına koymuştur. Gençliğin depolitizasyon sürecine tabii tutulması, bu saldırı kampanyasının bir parçasıdır. Fakat gelinen yerde, burjuvazi, kendi sistemini yeniden yapılandırmak için, sistem partilerinin dışına düşmüş bu yüzde 91’lik genç nüfusu dert edinmiş görünmektedir.
En son gezi olayların da gördük ki gençliğin her şeyin farkında olduğunu ve siyasetin içinde bulunduklarını, partilerin siyasi oluşuma dahil etmemesi halinde de böyle marjinal gruplara katıldıkları da görülmüştür. Yani gençleri siyasetin dışında tutarak onlardan; “öcü” gibi korkmanın veya onların kendi koltuklarını alacağından korkmamak gerekir. Eğer bu korkuları ve kaygıları taşırsanız gelecekte gençlik çok tehlikeli hal gelecektir. Yani bir yolla patlama yapacaktır. En küçük bir kıvılcım yeterlidir. Mesela Üniversitelerdeki olaylar, örneğin spor müsabakaları sonucunda ortaya dökülen olaylar, örneğin gezi olayları, ODTÜ olayları…. bunların açık ve seçik birer göstergesidir.
Araştırma çalışmamıza göre “Gençlerin yüzde 70’inin siyasi partiler haricinde, herhangi bir STK’ya üye olma fikrini de reddettiği görülmektedir. ‘Boykot, yürüyüş’ ve son zamanlarda gelişen bir trend olan ‘internet üzerinden protesto’ eylemi gibi siyasi katılım türlerine ise, gençlerin yaklaşık yüzde 60’ı olumsuz yaklaşmaktadır. Demek ki “aklı başında bir siyaset” gütmektedirler.
Üniversite gençliği içerisinde yaptığımız ve 18 yaş üstü nüfusu temsil eden gençlere sorduğumuzda şunu gördük; öğrencilerin % 11’inin bir siyasi partiye üye olduğunu, % 12’sinin bir partinin mitingine katıldığını, % 7’sinin bir partinin ev toplantısına katıldığını, % 9’unun ise bir başkasını bu anlamda bir katılım için etkilemeye çalıştığını belirtmiştir.
Gençlerin Siyasi partiler İçerisindeki Oranları; Siyasetin içerisinde aktif %9 ‘u bulan; Üniversite Eğitimindeki 316 gence sorduk;
AK GENÇLİK :%18 ………………………. 57 Kişi
AKINCILAR :%1 ……………………………..3 Kişi
ALPEREN GENÇLİĞİ :%4 ……………..13 Kişi
HEPAR GENÇLİĞİ :%5……………………16 Kişi
SOL FRANKSİYON GENÇLİĞİ :%30…95 Kişi
ÜLKÜCÜ GENÇLİK :%29 ……………… 92 Kişi
GENÇ DEMOKRATLAR :%1 …………… 3 Kişi
MARJİNAL GRUPLAR :%2 ……………… 6 Kişi
KÜRT GENÇLİĞİ :%10 ……………………31 Kişi
Birde araştırmamızda başka sorularda sorduk ve işte cevapları;
1-Halen Bulunduğunuz Partiyi Hangi Yolla Tanıdınız?
a)Annem-Babam (Ata Partisi) : %18
b)Arkadaş Çevremden : %24
c)Fikirlerime Uygun Gördüğüm İçin: %53
d)Diğer Kanallardan : %05
2-Siyasi Parti veya Görüş Değiştirdiniz ise etken ne oldu?
a)Düşüncelerim değişti daha iyi bir parti olduğunu gördüm: %11
b)Yöneticisi değişti, partim değişti :%13
c)Üniversite’de Parti ve Görüşlerim Değişti :% 56
d)İlk Defa Üniversitede Siyasete İlgi Duydum :% 20
Sonuçlar, DTP’li gençlerin (nüfus yoğunluğuna göre) diğerlerine göre daha fazla siyasallaşmış olduğunu ve siyasi parti faaliyetlerine daha fazla katıldığını göstermektedir.
AKP, CHP, MHP vb. partiler çözüm sunmak için “yol haritaları” üretmek zorundadır. Siyaset Gençliğe çok önem vermesi gereklidir. Gerek milletvekili, gerekse belediye başkanlıkları ve meclis üyeliklerine baktığımızda gençliğin neredeyse “0” yani sıfır olduğunu görüyoruz. 2012 yılı sonu itibariyle nüfusumuzun 75,6 milyon kişi olup bunun %16,6’sını (yani 12,6 milyonunu) gençler oluşturmaktadır. Genç nüfusun da %51,1‘ini genç erkekler, %48,9’unu ise genç kadınlar oluşturmaktadır. Bu yoldan çıkarsak Türkiye’de en az (18-28 yaş aralığında ) 90 genç milletvekili olması gerekmez mi? Ve bu genç milletvekillerinin de yarısının genç bayan olması gerekmez mi?
3200 Belediye varsa; 512 Belediye başkanının gençlerden olması veya en az meclis üyeliklerinin yarısının gençlere tahsis edilmesi gerekir diye düşünmekteyim.
Gençler siyasete kazanılmalıdır. Bu siyasetin dışında bırakılmış gençleri siyasete kazanılsınlar da, kim kazanırsa kazansın.
Gençlere seçimlerde oy kullandınız mı diye sorduk ve yaşları icabı bir önceki seçimlerde oy kullananlar içerisinde “Oy kullanmak” gençler arasında en yaygın olan siyasal katılım biçimi olarak ön plana çıkmaktadır. Gençler son seçimlerde %68 oranında oy kullandıklarını, diğer %32’sinin ise; tepkisel, adres, hastalık, okul vb sebeplerden dolayı oy kullanmadıklarını ifade ettiler.
SİYASAL TERCİHLERİNDEKİ EN BÜYÜK ETKENLER:
Çalışmamızda sorduk; gençlerin neden siyasete katıldıkları sorgulandığında, Okuldaki arkadaş çevresi ve aile, en önemli etken olarak gözükmektedir. Fikirler yani ideolojik yelpazedeki yeri ne olursa olsun, gençlerin yakın çevresinde siyaset ile alakalı ve aktif birilerinin bulunmasının gençleri katılmaya iten en belirgin ortak nokta olmuş.
Çalışmamızda ileri çıkan bir faktörde “Ata partisine oy verme” geleneği olarak açıklanan bu eleştirinin içinde elbette gençlerin siyasal tercihlerine ilişkin analizler de var. Ama ne olursa olsun; ata partisi geleneğine sahip çıkmak ya da ailenin siyasal tercihlerine göre siyasal tutum belirlemek, modern bir benimseme biçimi değildir.
Burada ilginç bir örnekte gözlerimize çarptı:
D.N ismindeki bir kız öğrenci son derece politik ve aktif siyasi bir aile ortamından geliyor. Babası aktif bir CHP’li iken, dayılarının Marksist geçmişleri var. Buna rağmen yolu ……. dershanesiyle çakışabiliyor. Lise döneminde Grup Yorum dinleyen, sosyalizme ilgi duymaya başlayan D.N, benzer birçok hikâyede gördüğümüz gibi, tesadüflerin yardımıyla, EMEP’li oluyor. Üniversiteye siyaset yapma isteğiyle gelen, ama örgütlü yapılar arasındaki farkları henüz bilmeyen D.N. Evrensel Gazetesi satanlar aracılığıyla EMEP’le tanışıyor.
F.T adlı gencimiz Ülkücülüğü Üniversitede tanımış daha ilk yılı Ülkü Ocaklarına takılmaya başladıklarını, örgütlenmiş yapılanmanın içerisinde olduklarını, en büyük amacının bir gün “Reis” olmak olduğunu, Ülkenin kendilerine ihtiyacının bulunduğunu ifade etti. Ancak 9 Işık nedir sorumuza ise, tam anlamıyla bilinçlenmiş olarak cevap alamadık. Bunun okula yeni başlamış olmasına ve ülkücü siyasete yeni girmesine bağladık. Ancak son sınıflardaki ülkücü kişilerde tam anlamıyla hem ülkücülük, hem Türkçülük, hem de İslami eğitim aldıklarını gözlemledik.
Gençler arasında yaptığımız araştırmanın değerlendirmesine göre;
Kendilerini “İslamcı” olarak tanımlayan gençliğin İmam hatip Liselerinden çıkanların oranı %65, “Ülkücü ve Alperen” olarak tanımlayan gençliğin ise Meslek liseleri çıkışlı olanların oranı %27, “Sol görüşlü” olarak tanımlayanların %14’ü Anadolu Lisesi çıkışlı, En düşük oranlar yüzde 0.9’la İmam Hatip Liselerinden çıkışlı olanlar.
Yani buradan şu sonuca ulaşmamız mümkün; Milliyetçi ya da muhafazakar taban olarak tanımlanan yoksul ailelerin çocukları büyük oranda meslek, düz ya da imam hatip lisesi çıkışlılar.
Kendilerini solcu (CHP ağırlıklı) olarak tanımlayan liselilerin yoğunluğu ise, Anadolu liselerinde eğitim görmüş kişilerden oluşuyor.
Bir de Aile Dışı unsurlar var;
Bu oluşumlar öğrencilerin temelini daha lise çağlarında başlayarak örgütlü çalışma yürüten teşkilatlar. Cemaat-tarikat örgütlenmelerinin üniversite ve lise öğrencileri üzerinde çok büyük çalışmasının olduğunu gözlemledik. Meslek liselerinin ise, esas olarak Ülkücü ve Alperen Ocakları tarafından örgütlenmelerin olduğunu görüyoruz. Üniversite ve Liselerde “reislik-asena” sistemini önemli oranda oturtan MHP-BBP, Ocak faaliyetlerini çok iyi organize etmiş ve örgütlenmiş durumdadır.
“Dünyadaki en önemli sorunlar nedir?” sorusuna V.T.’nin verdiği cevap: “Gelir dağılımı eşitsizliği, yani gelir eşitsizliği. Küreselleşme sonucunda kapitalist sermayenin kazanmasıyla Doğu ile Batı arasındaki farkın açılması diyebiliriz. Batının gücünü korumak için Doğu’nun kaynaklarına saldırması, orada büyüyen kapitalizm sonucunda ve para-sermaye hareketlerinin kolaylaşması sonucunda artık Doğuya daha çabuk ve daha emin bir şekilde saldırması en büyük problemdir.” dedi.
Dünyada olup bitenlerden haberdar olan gençlik Türkiye’deki varoşları, köy-kent fakirlerini anlatırken ekonomik bilgilere de hakim olduklarının bilincini gördük.
Bizdeki insan gelir dağılımının piramit şeklinde olduğunu orta tabakanın fakir tabakadan daha az olduğunu ifade eden C.T. gibi onun arkadaşının da vurguladığı konu dünya ekonomisi üzerine ilginç tesbitte bulunması idi; Dünyanın kuzeyi zengin, güneyi fakirdir diyen H.K. dünya kaynaklarının eşit paylaşımından da bahsetti.
Gençleri dinlediğimizde; Emin, bilgili, fikirlerini sonuna kadar savunan, yürekli, cesur ve heyecanlı gördük. Kelimeler arka arkaya sıralanıyordu.
Gençlere kapitalizmin sonu gelirse ne olur alternatif olarak? diye sorduğumuzda ise buna en güzel cevabı iktisat öğrencisi H.M. verdi: “Eşitsizlik bitmez bence dünyada, dünya kurulduğundan beri bir eşitsizlik var, dünya eşitsizlikler üzerine kurulu ama Doğuya geçebilir… Bizim burada yapacağımız, eşitsizlik bitmez ama eğer adaletli bir şekilde bu gücü elimize geçirirsek, eşitsizliği azaltabiliriz. Sosyal reformlarla bütün dünyaya adalet getirebiliriz. Osmanlının yaptığı gibi. Ama bunun gitmeyeceği inancındayım.” Demesi tespitlerinin ne kadar da yerinde olduğunun göstergesiydi.
Benzer bir örneği, Erbakan’ın temellerini attığı ve bugün ki Ak Parti’nin de kaynak oluşturduğu Akıncı Gençlik görüşündeki bir öğrenci olan S.T. durumu şöyle ifade ediyor;
“Bizi yönlendirmeye çalışıyorlar, yani sen sağcı olacaksın, sen solcu, yani ya sağcısın ya solcu. Sana ne? Belki ben helikoptere binip yukarı çıkmak istiyorum?’ diyor. Biz ne sağcıyız ne solcu, yani milli görüş çizgisi bu aslında. Milli Görüş’ün kapitalizm ve sosyalizme alternatif bir Üçüncü Yol olarak görme tavrını S.T, yine Erbakan’dan yola çıkarak savunuyor: ‘Kapitalizmle Sosyalizm timsahın iki altlı üslü çeneleridir. Birbirine zıt gibi görünür ama arada olanları ezer. Hocamın çok güzel bir lafıdır’…”
HEPAR gençliğine ulaştık;
Hepar gençleri kendilerinin tamamen Atatürk devrimleri, nutuk ve Atatürk Milliyetçiliği üzerine vatansever, bayrak, millet olgusunu daha çok taşıyan ve yoğunlaştığını söyleyen bir gençlik. Gençlere sorduğumuzda CHP’den farklarının daha fazla Atatürk ve İlkelerini, MHP’den ise farklarının daha vatansever ilkelere sıkı sıkıya bağlı olduklarını ve bunda da kendilerini diğer partilerden ayıran en büyük özelliklerinin liderleri Osman Pamukoğlu olduğunu ifade ettiler. Osman Pamukoğlu’nun tek başına bir parti, bir düşünce, bir felsefe olduğunu, gerek duruşu, gerek söylemleri, Ne Amerika’ya ne Avrupa’ya, Ne de iktidarlara ve para güçlerine yamulmadıklarını, koltuk çıkmadıklarını savundular. Bu partinin gençliğini oluşturanların çoğunun daha önceleri CHP’de siyaset yaptığını gözlemledik. 2008 ‘e kadar tarihi geçmişi bulunan bu partiye kimisi 2008 yıllarında geçmiş ve o zamanlar daha henüz lise çağlarında olan bu gençler en büyük geçişi ise CHP’nin ilkelerinden sapması olarak milat gördükleri KILIÇDAROĞLU dönemine bağlıyorlar.
Bu kez CHP’li gençlere ulaşıyoruz:
CHP gençliğinin oldukça demokratik olduğunu gözlemliyoruz. Başka partilerde partisine ve liderine toz kondurmayan bir gençlik görürken; en eleştirel söylemler bu partide gördük. Gençliğin çoğunluğu sol anlamdaki değerlere bağlı olduklarını ve hatta CHP’den bile daha solda olduklarını söyleyenler var. Manevi varlıklardan daha çok ezen ve ezilen ilişkisini ön plana çıkaran sol gruplar; bunun dünyanın en büyük sorunu olduğunu savunuyorlar. Emek-Sömürü-Güç-Sermaye-Kapital-zengin-yoksul-denge gibi kavramlara en çok vurgu yaptıkları görüldü.
Örneklerden yola çıkarsak; Sömürünün sistematiği halini alan kapitalizm-emperyalizm gibi sistemlerden nefret duyan gençlerin hepside farklı farklı partilerden geldiğini. Yani sağ veya soldan olmanın kapitalizmi eleştirmelerine engel olmadığı gördük. Bir de bütün gruplarda gördüğümüz ortak noktalardan birisi; gençliğin talepler üzerinden mücadele birliğine yanaşmadıkları, yani aynı hedef ve amaç için bile aynı kulvarları kullanmadıkları, güç birliğine karşı çıktıklarını gördük.
Bunun sebebini de şuna bağlıyoruz; Gençliğin sosyal ve ekonomik talepler üzerinden mücadelesini engelleyen, hoşnutsuz gençlik yığınlarını bekleten, oyalayan, onların gençlik dışına çıkınca marjinalliklerinin kaybolacağına inanan yönetenler sınıfının rolü oynamakta. Yani gençlerin ortak amaçta örgütlenmesini engellemek. Gezi olaylarında bunun en bariz örneğini gördük. Sol içerisinde bile ayrışmalar, farklı davranmalar kendini hemen hissettirdi.
Şu sonucu çıkardık. Gençler yönetmeye hevesli ama daha baştan yenilgiyi kabullenmiş durumdalar. En çok da partiler gençliği anlamıyor, ya partiler kendine çekidüzen vermeli ya da gençlik kendine, partilerin dar kalıplarını kıracak liberal bir yol tutturmalıdır.
Türkiye’de gençleri o kadar bölmüş ki siyaset; Bunun da tek amacı bu bölünme nedeniyle gençlerin kendi kendileri yemeleri ve yönetime dokunamamaları yatıyor. Bakın yaptığımız araştırmada başka neler gördük;
Genç Siviller Hareketi- Müslüman dernekleri – sağ dernekler- liberaller –maocular-leninciler- devrimciler-Atatürkçüler-hepar gençliği-Koministler- ateistler- Çapulcular- demokratlar- özgürlüçüler- -sosyalistler- feministler- çevreciler- Fettullahçılar-süleymancılar-aleviler-kürtçüler-said nursiciler-soroscular, ak gençler-liberaller-akıncılar-ülkücüler-alperenler-TGD-TGB-TKP-İP……… biz burada aklımızda kalanı ve notunu aldıklarımızı yazabildik.
Son Söz :
Gençler gerçekten de bizlerden ayrı bir dünya kurmuşlar kendilerine, arkadaşlıkları bile aileden daha bir birilerine yakın ve iletişim içerisinde. N.T. adlı bir kız öğrenci ailesinin yanına gittiğinde bile ya telefonla, ya da internet ile arkadaşları ile yine vakit geçirdiğini. Kendi dünyasının arkadaşları ile olduğu ifade etmesi. K.C.’nin ise ailesinin kendisini anlamadığını ve anlamaya çalışmasını da beklemediğini. Sosyal ve ekonomik özgürlüklerine kavuşmak istediğini. Ü.P. ise hükümetten çok farklı düşündüklerinin göstergesi olarak; Bizim gençliğimiz ileride çok farklı olacak ve farklı yönetecek. Bizden sonrakileri anlayan, dinleyen ve onların bizi sorgulamalarına izin veren bir yönetim ve aile kuracaklarını ifade etmesi oldukça düşündürücü geldi. Ü.A. ise Türkiye içerisinde Genç bir eyalet olarak bizi bize bırakın dedi. E.İ. ise; Din-Devlet-Kültür-Ahlak-Toplum-Ayıp-Sosyal gibi konularda tamamen taban tabana zıt olduklarını ve zıt düşündüklerini. Kendileri gibi yaşam tarzı olamayanların kendilerini kıskandıklarından bugün bunların yaşandığını ifade etti.
Gençliğin;Isparta’daki en büyük sorunlarının barınma ve yaşam pahalılığı olduğunu, ulaşım sıkıntılarının ve pahalılığının, kendilerine farklı gözle bakılmasının, potansiyel suçlu gözüyle görülmenin ezikliği ve başkalaşmışlığını yaşadıklarını ifade eden gençlik;
Hükümete göre; potansiyel suçlu, özgür iradesini kullanamayan bir birey, Rektöre göre; Ticari emtia, Halka Göre; çapulcu, fuhuş bireyleri, alkolik, dengesiz, şekilsiz.
Esnafa göre; yolunacak kaz. Partilere göre;Yedek Ailemize Göre;Para harcayan, işe yaramayan, lafa bakmaz ama yine kıyamadıklarıyız. Gençliğe göre; Farklılıkları, farkındalıkla, farklı şekilde ifadesiyiz. diye tarifte bulundular.
Gençleri hiçbir zaman ayrıştırımcı, onları bir şeylerin yedeği gibi, hiçbir şeyden farkında olmadıkları gibi, kendi kendilerini yönetemezler gibi düşüncelere kapılmak çok tehlikeli bir durum. Gençliğin içine girmek, onları dinlemek, anlama çok güzel bir duygu. Benim çok şey öğrendiğim bu araştırmamdan yarım kalan, ulaşamadığım yerler ve yönler de oldu.
Ben buradan bana bu çalışmamda yardımcı olan Tüm Isparta’da ki siyasi partililere, onların gençlik kollarına, SDÜ öğrenci gruplarına, görüşmelerde bulunduğumuz mekanların sahiplerine tek tek ve ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum.
RÖPORTAJ-ARAŞTIRMA VE SUNUM:SECATTİN BÜYÜKDAVRAZ
FOTOĞRAFLAR: CEM AKTAŞ
YARDIMCI RÖPORTAJCI:MELİKE KESKİN