Isparta Merkez’de yerel anlamda yönetmeye talip 20’ye yakın aday ve aday adayı ismi açıklandı. Ancak benim anlamadığım, anlayamadığım bir şey oldu. Ispartalı veya Isparta’mızda görevli yüzlerce kadınımız var. En üst düzeyde eğitim görmüş, en güzel idari yönetimlerde, en iyi yönetim vasıflarına sahip, dürüst, ciddi, karakteristik, çağdaş ve vizyona sahip kadınlarımız neden aday olmadı.
Siyaset hala erkek başlı mı? Yani bir resim gibi gördüğünüzde bana siyaseti tarif edebilir misiniz?
Bütün partilerin bir ayıbıdır bu; Bırakın aday olmayı aday adayı bile gösterilmeyişleri, teşvik edilmeyişleri eski zihniyet siyasetin bitmediğini gösteriyor. Oysaki Meclis’te en güzel duruşu sergileyen ve katılımcı olan kadın milletvekilleri var. Meclis Başkan Vekili Meral AKŞENER’i, ve diğer önde gelen kadın milletvekilleri gibi.
Kadınımız doktor, profesör, iş kadını, mühendis, oda başkanı…. vs vs. oluyor da neden siyasetçi olamıyor. Erkeklerden sıra mı gelmiyor. Yoksa kadınlar daha mı az bağırıp çağıran, daha az mı dayak atan, daha mı az küfreden, tehdit eden, efelenenler olduğu için mi, daha mı az içki alkol tükettiği için mi, daha mı az camide görüldükleri için mi, saçı uzun, eteği kısa oldukları için mi, türban taktıkları için mi, evde bir otoriter kadın, yöneten kadın görmek istemeyişimizden mi? bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var onu yazacağım.
YEREL SİYASET KADINLAR İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
Mahalleyi, ilçeyi, kenti, köyü, kısacası “ortak yasam çevresini kadınlarla erkekler aynı biçimde kullanmaz. Yasam çevresinin sunduğu ekonomik, toplumsal ve mekânsal olanaklardan yararlanma fırsatları, dolayısıyla sorunları, gereksinimleri, beklentileri aynı değildir. Bu nedenle, “ortak yasam Çevresi”ne yönelik politika(sızlık)lar kadınlarla erkekleri farklı biçimlerde etkiler. Sözgelimi, yerel düzeyde sunulması gereken birçok hizmetin yeterli nitelik ve uygun maliyette sunulmaması durumunda ortaya çıkan boşluk ağırlıklı olarak kadınlarca doldurulur ya da kadınların üstlenmek durumunda olduğu birtakım isleri yerine getirmeleri güçleşir. Örneğin, yaygın kamusal çocuk bakım hizmetinin sunulmadığı bir beldede bu toplumsal sorumluluk kadınlarca ve kadınlar arası dayanışma ağları kanalıyla yerine getirilir.
Ya da özellikle kırsal yerleşimlerde ve gecekondu alanlarında, düzenli kullanma ve içme suyu sağlanmaması durumunda suyu uzaktan taşıyıp kaynatanlar, çamaşırı yıkamak için su kaynağına götürüp getirenler, çöplerin sokaktan toplanmaması durumunda belli bir yere taşımak durumunda kalanlar ağırlıklı olarak kadınlar ve kız çocuklarıdır. Öyle ki, 1992’de Bolivya’da yerel hizmet eksikliklerini belirlemeye yarayacak göstergeler elde etmeye çalışan bir grup araştırmacı, okul yasında olup da okula gitmeyen kızların sayısını, hizmet, özellikle de su hizmetleri eksikliğinin çarpıcı bir göstergesi olarak ortaya koyar.
“Kadınların ikincil bağımlı rolü konut, ulaşım ve kamu hizmetlerinin ‘sürdürülebilmesi’ için yapılan yatırımı en aza indirmeye olanak sağlamaktadır.
Sonuçta sistem hala ‘işliyorsa’, bu, kadınların parasız ulaşımı garantilemesi (insan ve mal hareketi), evlerini tamir etmesi, kantin olmadığında yemek hazırlaması, etrafta alışveriş için dolaşmaya daha fazla zaman ayırması, bakımevi olmadığında diğerlerinin çocuklarına bakması ve sosyal bir boşluk olduğunda veya kültürel yaratıcılığın yokluğunda üreticilere ‘parasız eğlence’ sağlaması nedeniyle olmaktadır. Eğer ‘hiçbir şey yapmayan’ kadınlar ‘yalnızca bunu’ durdursalar, bildiğimiz biçimiyle tüm kent yapısı işlevlerini sürdürmekten aciz kalacaktır.
Günümüzün kenti ‘kadın tüketicilerin’ ‘erkek üreticilere’ bağımlılığına dayanmaktadır. Feminist hareketin altüst edici yapısının nedeni daha fazla bakımevi talebi değildir; bundan sonra herhangi bir şeye bakmayı reddetmelerinden kaynaklanır!”
Öte yandan sorun yalnızca yerel hizmet boşluğunun kadınlar üzerinde yarattığı karşılıksız ve ağır çalımsa yükü değil, aynı zamanda belli hizmet alanlarının toplumsal cinsiyet farklarını / özgüllüklerini görüp görmediğidir de. Bu “görmeme” sorununu belki de en çarpıcı biçimiyle açığa çıkaran alan, kadınlar söz konusu olduğunda “kamusal / özel karşıtlığının yüz yüze geldiği fay Hattı”nda duran, kentsel güvenliktir. Kent-içi ulaşıma iliksin planlama ve kararlar da içinde olmak üzere mekânsal düzenlemeler, kentsel güvenliğin kadınlar için daha farklı ve genellikle de daha fazla bir anlam taşıdığını pek çoğunlukla hesaba katmaz.
Ulusal ve yerel seçimlerde her aday listesinde cinsler arasındaki fark birden fazla olamaz (“parite ilkesi”). Bu düzenlemenin yasama geçmesini güvence altına almak için, siyasal partilerin kamu fonlarından yararlanma kuralları da yeniden düzenlenerek kadın-erkek eşitliği ilkesini yasama geçirmek üzere alacakları önlemlere bağlanmıştır.
Bütün bu noktaların Mart 2014 yerel seçimlerinin ardından daha sıcak ve yoğun bir tartışmanın gündemini oluşturacağı umut edilebilir.
Kadın aslında her yerde yaşamımızın bir parçasıdır.
Tüm siyasilerin dikkate almayacakları malumdur. Ancak biz bir kez daha yazalım dedik.
Secattin BÜYÜKDAVRAZ-FNMB ISPARTA-GAZETE32