14 ŞUBAT SEVGİNİN AŞKIN DOĞUM GÜNÜ DEĞİL AMA;
BİR BAYRAM GİBİ, BİR ÖZEL GÜNÜNÜZ GİBİ SİZE AŞKA DAİR HER ŞEYİ HATIRLATAN BİR GÜNDÜR.
Sevgilisi olanlar için en mutlu gündür. Olmayanlar için ise sitem ve isyanın yaşandığı bir gündür. Sevgilisi olup da uzakta olanların gözyaşı döktüğü özlem ve hasrete büründüğü bir gündür. Olmayanların ise “bir zamanları, eski aşkları, ayrılıkları, geçmişte kalan mutlu günleri hatırlama” günüdür. En büyük sevgili ise eşine, sevdiğine yıllarca bile yatalak hastalıklara mahkum halinde bile üffff demeden sabırla ve hala gözlerinin içine bakarak saçlarını okşayabilmektir. Sevgili demek lafta kalan değil iyi ve kötü günde yanında olabilmektir.
Bizim için ana da bir sevgilidir bazen, bazen de bir vatan, bir bayrak sevgilidir. Bizim için peygamberimiz de bir sevgilidir.
Herkes nasıl algılarsa algılasın, nasıl sorgularsa sorgulasın bugün denince sekse dair değil beyin ve kalbe dair bir gün olduğunu unutmamak gerekir. Bir insan sever ve yıllarca eşim dediğini bir an da gözlerinin önünde çaresiz ve yatar görür, sosyal ve madden hiç bir işe yaramayacağını değil onun geçmişte bıraktığı anı ve yaşantılarda, kalbinde taşıdığı bir değer olarak kaldığını görür. O yüzden değil midir ki; ölüyü bile sever insan. Toprağa gömdüklerini bir daha elini tutamayacaklarını, gözüne bakamayacaklarını, kokusunu hissedemeyeceklerini bile bile özlemle anılarıyla yad etmez mi?
O Zaman Aşk nasıl bir şeydir?
Âşık olmak anlık bir şey. Birden her şeyin çok parlak göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm yemeklerin, çok daha lezzetli olduğu bir an bu.
Âşık olmak yemeği daha anlamlı ve iştahlı, içtiğin suyun, aldığın nefesin daha da kıymetini bilmek gibi bir şey.
Âşık olmak sağından solundan geçenlere, apartman komşuna, bakkalına, doğaya, kara, kışa bile mutlu yüzle gülümsemek gibi bir şey.
Duygularınızın yoğunlaştığı saatlerde sevdiğinizi hatırladığınızda eğer gökyüzünde geziyorsanız ayaklarınız yere basmadan ya da Babadağ’ından paraşütle atlarken ki heyecan varsa içinizde ürperti ile kısacık yaşam telaşıyla dolu pır pır bir kelebek kadar hüznünüzü ve neşenizle harmanlayarak yerinizde duramayacak kadar oradan oraya konuyorsanız.,
Ve bütün bunlar başkası için nedensizse, Ve her mekân değiştirişinizde farklı boyutlara giriyorsa yüreğiniz ve siz ve daha da bir heyecan için iple çekiyorsanız dakikalarınız, Eğer bir saat kadar bir biriniz kovalayan akrep ve yelkovansanız tek bir katranda ama o yokken pili bitmiş bir saat kadar orada kala kalmışsanız. Ya da tam uçuşların adrenalini yakalamışken sonsuz sulara çakılıp kalıyorsanız o yokken. Ve işte bütün bu olanları haince ve gaddarca buluyorsanız.
Yaşam alanınızın her bir yerinde; bir okul, bir büro, bir yatak ve hatta tuvaletinizde bile içiniz kıpır kıpır olmuş ve kabına sığmayan bir yüreğiniz varsa, Sevdiğinizin adının baş harfinde bile çıra gibi yüzünüz kızarmaya geçiyorsa, bazen mahcup, dalgın, somurtan bazen de muzip, şakrayan ve olmadık anda kahkahalar patlatıyorsanız, Onu her baktığınız nesnede görüyor ve sizinle ağlayıp sizinle gülen halini almışsa aşkın farkında olmadan aşkı yaşıyorsunuzdur.
Hiç sevmeyeceğiniz bir şehir bile nefes aldığınız tek yer halini alıyorsa aniden, en nefret ettiğiniz ter kokusu bile dünyanın en güzel kokusu halini almışsa beyninizde, en dayanılmaz duygusu onun gözlerindeki kederli bakışsa, Hayat onunla var onsuz kahrediciyse…
Baktığınız bütün meyveler, deniz, gökyüzü ve hatta kar bile artık pembeyse, kışınız, sonbaharınız bile bahara dönmüşse, her şarkı onu anlatan, her şiir de anlatılan, her filimin başrol artisti bile oysa sizin için, bütün yazılanlarda onu görüyorsanız, bütün çiçeklerin adı, çiçeği ve kokusu o ise…
Bir dakikalık ayrılık ömrünüz kadar uzun ve ayrıldığınızda hemen canınız, beyniniz acıyorsa, yemeden ve içmeden kesiliyorsanız o yokken,
Gözünüz ve kulağınız telefonun çalmasına odaklanmışsanız veya bütün aramalarınız otomatik onu arıyorsa, her kapı çalışında o geldiğini zannetmeye başlıyorsanız gerçekten aşk sizi iyice sarmış demektir.
Onun sarhoşluğu içindeyseniz, bütün mağazalardaki elbiselerin içinde bile ona yakışmış halde hayal etmeye başladıysanız. Hatta birileri sizinle konuşurken bile “aynı şeyleri keşke o anlatsa” diye iç geçirmeye başlıyorsanız. Kokusu burnunuzdan, görüntüsü gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan, öpüşmesi dudağınızdan silinmiyorsa bir türlü…
Ona duyduğunuz özlemi göğsünüzde sıkı sıkı yasak bir şeymiş gibi saklıyorsanız gün boyu, Hem kimseler bilmesin diyerek hem de tüm dünya duysun istiyorsanız aşkınızı. Onsuz olmanın ıssız, tüm caddeler öksüz ve sessiz se sizin için, ayrılıkları ölüm kadar kötü, kavuşmanın yeniden doğmak kadar güzel olduğunu düşünüyorsanız…
Onun için ölebileceğinizi, onun için gitmeyeceğiniz bir yer olamayacağını söylüyorsa aklınız ve kalbiniz, Dışınızda kıyamet koparken içinizde umursamıyorsanız. Bir anda öfke, hüzün, acı, ağlamak, mutluluk gibi haller yaşarken bütün bunları neden yaşadığınıza siz bile anlam verememişseniz. Onu kaybetmenin hayatı kaybetmekten kötü olacağını ve aşkınızın gururunuza baskın düştüğünü görüyorsanız…
Bir köşe başından geçerken bile, bir otobüs durağında ya da her hangi bir yer de tanıdık bir şarkı kırk yıllık dostunuz gibi ahbap oluyorsa sizinle ve bu ahbabınızın sizin bütün acılarınızı unutturacak kadar uyuşturuyorsa acıyan her yerinizi.
Her ayrılışınızda ondan ayaklarınız ve içiniz geriye dönme hevesi ile kaplıysa ve kendine rağmen dönüyorsanız iradesiz, sabırsız, doyumsuz bir arzuyla.
O halde siz âşıksınız demektir.
Kısa olsun uzun olsun “O GÜNÜNÜZÜ İYİ YAŞAYINIZ.
Sevgililer gününüz kutlu olsun.
Secattin Büyükdavraz-FNMB ISPARTA-GAZETE32-ISPARTA POSTASI
YORUMLAR