SÜLEYMAN ÇAKAN

İnsan gibi bir insan Isparta’nın merkezinde yetişmiş kaliteli bir kişi. Böyle insanları bulmak bilmek Ispartalıların görevidir. 40 yıla yakın bir zamanda Isparta merkez Ulu Camiinde müezzinlik yapan. Süleyman Çakan’ın torunu Süleyman Çakan. Bana Isparta müftülüğünde şeflikten emekli olan imamhatip Halit Çakan’ın oğludur. Marka bir insan olan Süleyman Çakan çevre ve şehircilik dalında epeyce bir bilgi […]

İnsan gibi bir insan Isparta’nın merkezinde yetişmiş kaliteli bir kişi. Böyle insanları bulmak bilmek Ispartalıların görevidir. 40 yıla yakın bir zamanda Isparta merkez Ulu Camiinde müezzinlik yapan. Süleyman Çakan’ın torunu Süleyman Çakan. Bana Isparta müftülüğünde şeflikten emekli olan imamhatip Halit Çakan’ın oğludur. Marka bir insan olan Süleyman Çakan çevre ve şehircilik dalında epeyce bir bilgi sahibi olmuş. Deneyimli uzman bir kişi olarak biliniyor. Isparta’nın sorunlarını bölge bölge, mahalle mahalle gezerek tespit etmiş uzman bir mühendis kadrosuyla Isparta belediye başkanlığına talip oluyor. Tarih, coğrafya ve şehircilik dalında ısparta’ya bugüne kadar gelmemiş modern bir proje ile huzura geliyor.

Parti önemli değil şahsiyeti ve gelecekteki özverili başarıları önemli. Negatif veya pozitif düşünceler olabilir. Ancak milli selametin içinde, milli görüş, refah, fazilet, ahlak derken saadeti vatandaşlara sunmak isteyen bir genç başkan adayı. Düşünmek ama nasıl düşünmek? Onun takdirini sizlere bırakıyoruz. Diğer bir konuyla yazıma devam ediyorum.

Modern çağın hasta milletleri, tutuldukları asri hastalıkların ateşli hummasıyla kıvranmaktadırlar. Onları kıvrandıran bütün bu çağdaş ızdırapların kaynağı fikridir. İnsan davranışlarının (ruhi olsun, bedeni olsun) tümünü etkileyen, bu davranışları oluşturan ve geliştiren tek saik fikir olduğuna göre, düşüncesi hastalanan modern çağ insanlığının ele alınacak sağlam bir tarafı kalmadığı aşikardır. Bu, mücerred bir iddia değildir. Modern hayatı serapa lekeleyen asri realiteler, düşünen insanlara bunu apaçık hissettiriyor.

Bugünkü insanlığın müptela olduğu bu fikri maraz, başlı başına bir gariplik arzediyor. Geçmiş çağlarda bir eşini bulamadığımız bu fikri fesat, insan düşüncesinin hiçbir ideoloji kabına sığmayışı, intibak etmeyişi olarak kendini gösteriyor. Bunalgınalemlerinden veryansın eden filozof, aklı canlı ve fikri dinç kitle mümessilleri başta olmak üzere, modern çağ insanlığının fikri rota ve mefküre kalıbını bugün tayin etmek imkan ötesi bir iştir. Kısacası, bugün, insanlığın fikri kendini arıyor. Kendini inkara kadar varan insanlığın isteklerine bugün cevap verecek, delalet vadilerinde dolaşan şaşkın beşeriyet kervanına istikamet çizecek bir yiğit yürekli fikir ve ideoloji adamı göstermek imkanı yoktur. Bu şaşkın insanlığın meramını anlamak lazım ki, ona istikamet verebilsin. Halbuki insanlığın ne istediği, hangi ideolojiye hizmet ettiği, bulandığı halihazır çürümüş hayattan kaçarken nereye gitmek, hengi sığınağın çatısı altına sığınmak istediği meçhuldür. İnsanlık inliyor, sızlanıyor; beşeriyetin gözyaşları, tarihin en acı matemine bizi şahit ediyor!

Bu durumu, tarihin en acı matemi olarak vasıflandırırken, makalemize canlılık katsın diye mübalağa yaptığımızı kimse iddia edemez. Çünkü, bu muzdarip insanlık, ateş ve acılar içinde yatağında dört dönen biçare bir çocuk gibidir ki, hummanın şiddetinden bu çocuk her dakika ayrı bir ızdırap feryadıyla inliyor; kah şöyleyim, kah böyleyim diye sızlanıyor. İfadeleri birbirini tutmuyor. Yanan yüreği ona buz gibi bir su istetiyor; suyu karşısında gördüğünde iştahsızlığı, anneciğinin ona sunduğu suyu içirtmiyor. Açlıktan cidarları birbirine sürtünen midesinden duyduğu acılarla yemek istiyor; halbuki yiyemiyor, tiksiniyor! Bu hasta yavrunun biçare annesi ciğerparesinin ne meramını anlayabiliyor ne de ona bir şifa sunabiliyor. Çünkü komşusu Suriye Müslümanı aç sokakta savaş yıkıntıları arasında yaşıyor. Sen ise mutlu sıcak odanda rahat görünüyorsun ama yine de mutsuzsun.

Exit mobile version